KOKU ve İNSAN

KOKU ve İNSAN

Abone Ol

İnsanoğlu tabiatın bir parçasıdır ve tabiat genelde kokularla konuşur. Kokularla hayatı okur insan. Bir şeyin aslı, manası hikmeti ve sırrıdır koku. Her şeyin bir kokusunun olmasının elbet vardır bir hikmeti.

Bir mucizeye benzer koku. Farkında olmadan bile çağrılsa, olur olmadık zamanda ziyarete gelebilir. Güzel bir garipliktir ve garip te bir güzelliktir koku. Etkili olduğu zaman dilimini mühürleyendir. İnsanı vezir de eder, rezil de.

Koku özgeçmişindir, kimlik numarası ve parmak izidir.Yokluğunda özlenendir. Koku, yokken avutandır, çıkmasın diye yıkanmayandır. Burnunda tütendir. Hem şefkat hem , şüphe uyandıran, gözlerini dolduran, uykunu kaçıran, iç çektiren, huzur veren, huzursuz eden, acıktıran, doyuran, hayal kurdurandır koku.

Anıları canlandıran vefalı bir elçidir o. Hafızanın tetikleyici gücüdür. Eskiyi yeniye çeviren bir lezzettir. Derinlere itilmiş özlemleri bir anda güncelleyebilen sihirdir. Geçmişte kalmış, içlerde heyecan patlamaları yaptıran anıların danışıklı deja vu'sudur. Hiç kimsenin hiçbir şeyi hiçbir zaman unutamayacağının ispatıdır kokunun varlığı.

Canlıların bilerek yada farkında olmadan hayatının merkezine aldığı, güçlü bir çağrışım aracıdır koku. Hakkında en az konuşup, en az bilgiye sahip olduğumuz ama hayatı en çok etkileyen bu duyu , günlük davranışları ve karar verme süreçlerini dahi etkileyendir .Bilişsel olarak da insanın yaşamına katkı sağlar. Bu yüzden Mevlana “Koku, Gönül Gözünü Açar” der.

Peşinden sürükleyen ve sürükletendir koku. Kişiye özeldir, içine çekilesi ve gözleri kapayasıdır. Kişiyi tanıtır, başını döndürür ve kaybetmekten korkutur adamı. Öyle dört harfli bir kelime değildir sadece.

Kokuya ait bilgiler, görsel ve işitsel hafızaya göre daha kalıcıdır. Duyguların, anıların ve davranışların iç içe geçtiği ilginç bir dünya ortaya çıkarır kokular. Bazen anılar sadece kokuyla sarar insanı. Kimi zaman güven verir anne kokusu gibi. Kimi zaman güvende olmadığımızın alarmıdır.

Tarifi zordur kokunun. Anlatmak istediğimizi "Ne kokuyor? " sorusu yerine "ne gibi kokuyor?" sorusunu sormak net bir tarifi bulamayışın göstergesidir. Baudelaire ‘’ koku esasıdır, kişi ise aksesuar ‘’ der.

Hayatı kokularla yaşar insan. Karanfilin hüznünde, gelinciğin yalnızlığında, lalenin asaletini, papatyanın neşesinde, kardelenin azminde, ve gülün destanında hep kokunun el izi vardır.

Koku tuhaf bir tılsım. Bahar geldiğinde pencereden içeri giren hanımeli kokusu umut verir yeniden her şeyin başlayabileceği hissini yansıtır. Çamaşır asılan eve yayılan beyazların kokusu yuva sıcaklığının şefkati yayar tüm bedeninize. Kışın nergis kokusu başkaldırının isyanın ve farklılığın nefesini salar tüm iliklerinize.

Uzun süre önce unutulmuş anıları hatırlatırken aynı zamanda iç çekmemize de neden olan kokular vardır. Misafir olarak gidilen köy evinde serilen temiz yatak kokusu, çocukken okuldan eve geldiğimizde pişen yemeğin kokusu, bir aile büyüğünün elini öperken aldığımız atalarımızın kokusu..Ve daha niceleri, koku ile insan arasında kopmaz bağlar olduğunun işaretleridir.

Zaman içinde yolculuk ettirir koku. İnsanı bir yere veya zamana götüren nice kokular vardır. Taze pişmiş kurabiyelerin kokusu gençliğinizin anılarını, ninemizin bayram kolonyası çocukluğumuza dair hoş anıları hatırlatır. Sigara dumanı veya alkol gibi hoş olmayan kokular da kaçınmak istediğimiz yerlere veya durumlara geri götürme gücüne sahiptir. Bu tür koku bağlantılı anılar, güçlü duygusal tepkiler uyandırarak kararlarımızı etkiler .

Kılavuzdur koku. Varlığa ulaşmada rehberlik yapar insana. Gül kokusu, gülizarın varlığına götürü verir. Binlerce kilometre öteye ve geçmiş yıllara ulaştıran güçlü bir manyetizmadır o. Yûsuf kıssasında anlatılan Yûsuf’un gömleğinin kokusu, her bir zerreye yayılmış olan varlığın hakîkatini anlatmada bir sembol olarak önemli bir yer tutar.

Yazılmış nice şiir , ilk adımını bir şeylerin kokusuyla atmıştır . Birçok roman içinde nice kokuların karıştığı tasvirlerle açılır. Büyük şehirlerin içindeki asfalt, beton , makine gibi kokular maalesef ki, böylesine bağırgan olmayan naif kokuları silmeye başlamıştır.

Kokuyla en yakın uzaklık, en uzak yakınlığa, dönüşür. Psikanalist Jacques Lacan şöyle der : “Kişinin mesafeyi sıfıra indirmesine izin veren tek boyut koku alma duyusudur. Diğer duyulardan daha fazla, dışlama, kümelenme ve ayrışmaların temelini oluşturan sosyal bir kıstastır.Güzel kokuların ise insanın ruh halini değiştirdiği ve iyilik duygusunu desteklediği kanıtlanmış bir gerçektir.

Nihayetinde sessiz, hızlı, çok kuvvetli bir rüzgar gelir, öyle ki savaşmaya gücünüz yetmez. Savurup atar ve yitirir tüm kokuları . . .